-
1 işi temizlemek
реши́ть / распу́тать пробле́му -
2 temizlemek
vt1) reinigen, säubern, sauber machen, putzen2) ( sakıncalı bir işi) bereinigenhesabı \temizlemek die Rechnung begleichen6) ( kumarda) ausnehmen -
3 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
4 hesap
bankada bir hesap açmak bei einer Bank ein Konto eröffnen;hesap cetveli Rechenschieber m;hesap çıkarmak Bilanz ziehen; den Saldo feststellen;hesap etmek berechnen; kalkulieren; in Rechnung setzen; überlegen ( aklında bei sich D);hesap kitap etmek hin und her überlegen;hesap görmek abrechnen; die Rechnung zahlen;hesap işi Kreuzstickerei f;hesap makinası Rechenmaschine f, Rechner m;-in hesap sormak Rechenschaft verlangen (über A);hesap tutmak ÖKON Buch führen;hesap tutmadı die Mutmaßung hat sich nicht als richtig erwiesen;hesap uzmanı Betriebsprüfer m (des Finanzamtes);hesap vermek Rechnung ablegen;-in hesabını vermek (sich) (D) Rechenschaft ablegen (über A);hesap yanlışlığı Rechenfehler m;-i hesaba almak rechnen (mit D); berücksichtigen (A);hesaba almamak keine Beachtung schenken, einfach übersehen;-i hesaba çekmek jemanden verantwortlich machen, zur Verantwortung ziehen;hesaba gelmez unzählig; unverhofft;-i hesaba katmak rechnen (mit D); berücksichtigen A; … -le hesabı kesmek die Beziehungen abbrechen (mit D);hesabı temizlemek die Rechnung begleichen;-in hesabı yok eine Unmenge;-in hesabına für (A); zu Gunsten G/von; auf Rechnung G/von hesabıma göre nach meinem Dafürhalten;-in hesabına gelmek jemandem zupass kommen;hesabını (kitabını) bilmek haushälterisch sein, umsichtig sein;hesapta olmamak außer Betracht lassen;-i hesaptan düşmek ÖKON abziehen, a nicht berücksichtigen -
5 hesap
"1. arithmetic. 2. calculation, computation. 3. account, financial record. 4. account, money owed or on deposit. 5. bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.). 6. estimate. 7. plan, expectation. -ı as one would say, as in the case of (referring to a saying or to a known story): körlerle fil hesabı as in the story of the blind men and the elephant. -ına 1. in the name of. 2. for, from the point of view of. 3. to the account of, to. - açmak /da/ to establish a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm): Burç´a bankada hesap açtılar. They opened an account for Burç at the bank. - açtırmak /da/ to open a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm); /a/ to open a charge account with (someone): Hadi, bakkala hesap açtırdı. Hadi opened a charge account with the grocer. -a almak /ı/ to take (something) into account. -ını almak to receive what is owed to one. -a almamak/katmamak /ı/ not to take (something) into consideration, to ignore (a possibility). - bakiyesi balance (of an account); arrears. -ını bilmek to be economical, be careful with money. - cetveli slide rule. - cüzdanı bankbook, passbook. -a çekmek /ı/ to call (someone) to account. - çıkarmak to make out the accounts. -a dökmek /ı/ to figure out the financial aspects of (something) on paper. - dökümü list of expenditures or payments due. -tan düşmek /ı/ 1. to deduct. 2. to write off (a loss, a person). - etmek /ı/ 1. to count, enumerate. 2. to calculate, figure, compute. 3. to estimate, reckon. 4. to suppose, think. - etmek, kitap etmek to think it/something over carefully. -a geçirmek /ı/ to enter (an item) in an account. -ına geçirmek /ı, ın/ to charge (something) to (someone´s, a firm´s) account. -ına gelmek /ın/ to fit (one´s) views or interest, suit. -a gelmez 1. countless. 2. unexpected. - görmek 1. to pay the bill. 2. to settle accounts. -ını görmek /ın/ 1. to settle (someone´s) account. 2. to punish, take care of, fix (someone´s) clock/wagon. 3. to murder, eliminate, take care of. - günü doomsday. - hulasası fin. statement, summary of an account. - hulasası çıkarmak fin. to make out a statement. - işi embroidery made by counting the threads. -ı kapamak 1. to pay a debt in full. 2. to drop a subject, close a discussion. -ı kapatmak to close an account. -a katmak /ı/ to take (something) into account. -ı kesmek /la/ 1. to stop doing business with. 2. to cut all relations with (someone). - kitap 1. after careful calculation. 2. after full consideration. -a kitaba sığmaz 1. incalculable. 2. imponderable. 3. inconsistent. -ı kitabı yok. It has no limits./It is totally unsupervised. - makinesi calculating machine, calculator. - meydanda. It´s obvious. -ta olmamak not to plan on, not to figure on (something); not to be part of the plan: Süreyya hesapta yoktu. Süreyya wasn´t part of the plan. - özeti fin. statement, summary of an account. - özeti çıkarmak fin. to make out a statement. - sormak /dan/ to call (someone) to account. -ı temizlemek to pay one´s account. - tutmak 1. to keep the books, do the bookkeeping. 2. to keep a record. - uzmanı accountant. - vermek 1. to account for money received. 2. to give an explanation. -ını vermek /ın/ 1. to account for (money received). 2. to give an explanation for, account for. -ına yazmak /ı, ın/ to charge (something) to (someone´s, a firm´s) account. (...) -ı yok. /ın/ There´s no telling...: İçtiğimiz kahvenin hesabı yok. There´s no telling how much coffee we drink."
См. также в других словарях:
işi temizlemek — sorunu çözmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
temizlemek — i 1) Arıtmak Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler. H. Taner 2) Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak 3) mec. Bitirmek, tüketmek Bir aylık iş vardı, bir haftada temizledim. Bir tepsi böreği… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hesap — is., bı, Ar. ḥisāb 1) Aritmetik 2) Matematiksel işlem 3) Alacaklı veya borçlu olma durumu Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver. S. F. Abasıyanık 4) Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon 5) Oranlama,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazınmak — nsz 1) Kendi kendini kazımak 2) Kazıma işi yapılmak 3) Derisini kazır gibi kaşımak 4) Derisi yüzülürcesine tıraş olmak Bıyığını kesmeyen bir azınlık kaldı ise bile sakal dipten kazınmıştı. H. Taner 5) mec. Her tarafı iyice temizlemek 6) mec. Varı … Çağatay Osmanlı Sözlük
temizleme — is. 1) Temizlemek işi 2) Yüzeylere yapışmış leke ve kirlerin giderilmesi, çözelti veya asıltı durumuna getirilmesi olayı Birleşik Sözler kuru temizleme … Çağatay Osmanlı Sözlük